BI7TECH, sağlık sektöründe yenilikçi ve akıllı ürünler ile hizmetler sunmayı hedefleyen bir teknoloji transfer girişimidir. Yeditepe Üniversitesi ile iş birliği içinde geliştirilen ve dünya standartlarında olan güçlü bir ürün portföyüne sahiptir. Çeşitli tıbbi ihtiyaçları karşılamak amacıyla sürekli olarak Ar-Ge çalışmalarını ilerleten BI7TECH, bir sonraki nesil tedavilerde öncü olmayı hedeflemektedir. Tüm araştırmalar, klinik çalışmalarla etkinliği kanıtlanmış patentli teknolojiler kullanılarak yapılmaktadır. Ar-Ge süreçlerinde, BI7TECH mevcut standartları aşmayı ve etkili, kullanıcı dostu ve maliyet etkin ürün ve hizmetler sunmayı amaçlayarak sağlık sektöründe fark yaratmaya devam etmektedir. BI7TECH'te, kanser, enfeksiyon hastalıkları ve diğer ciddi sağlık sorunlarında ilerlemenin anahtarının bağışıklık sisteminde olduğuna inanıyoruz. Bağışıklık sistemi mühendisliği konusundaki uzmanlığımızla, bağışıklık sisteminin dış tehditleri (örneğin patojenler) ve kanser gibi hücresel süreçleri etkili bir şekilde tanıyıp savaşabilmesini sağlayan temel süreçleri anlamaya ve geliştirmeye odaklanıyoruz. Bu derin bilgiyi yenilikçi tedavilere, besin takviyelerine ve koruyucu sağlık çözümlerine dönüştürerek, bireylerin yaşam kalitesini iyileştirmeyi ve küresel sağlık alanına katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Sodyum Pentaborat Formülasyonunun Hemoroid Hastalığındaki Etkinliği: Randomize, Çift Kör, Plasebo Kontrollü Klinik Araştırma
Özet: Borun topikal uygulaması, yara iyileşmesini önemli ölçüde hızlandırmakla ilişkilendirilmiştir. Derin yaralarda %3 borik asit kullanımı, yara iyileşmesine önemli ölçüde katkı sağlamakta ve yoğun bakımda yatış süresini kısaltmaktadır. Bu çalışmanın amacı, sodyum pentaborat pentahidrat içeren topikal jelin, 1-3 dereceli hemoroidlerden kaynaklanan yaraların tedavisindeki terapötik etkisini değerlendirmektir.
Yöntemler: Bu randomize, çift kör, plasebo kontrollü çalışmada, 206 uygun hasta üzerinde %3 sodyum pentaborat pentahidrat içeren topikal jel uygulanmıştır. Hastalar, sodyum pentaborat pentahidrat veya plasebo jel olmak üzere iki gruptan rastgele birine atanmış ve 4 hafta boyunca ilgili jeli almışlardır. Hemoroid semptom şiddeti, hemoroid derecesi ve anoskopi bulguları, deneme öncesi ve sonrası karşılaştırılmıştır.
Sonuçlar: Müdahaleden önce semptom şiddeti (p > 0.05) ve anoskopi bulguları (p = 0.815) iki grup arasında benzerdi. Müdahale sonrası, müdahale grubundaki hastaların çoğunluğu, plasebo grubuna kıyasla anal kaşıntıda azalma yaşadı [ayarlanmış ortalama fark (aMD) %95 CI: -1.98 (−2.2 ile −1.8), p = 0.007]. Ayrıca, dinlenme ağrısı [aMD (95% CI): -1.37 (−1.6 ile −1.1), p = 0.015], defekasyon sırasındaki ağrı [aMD (95% CI): -2.19 (−2.4 ile −2.0), p = 0.005], anüste kitle hissi (aMD (95% CI): -0.71 (−1.2 ile −0.2), p = 0.011), defekasyon sırasında kanama (41.7% vs. 66.9%, p = 0.027) ve hemoroid derecesi (p < 0.001) müdahale grubunda plasebo grubuna göre daha düşüktü.Bulgularımız, çalışılan jelinin hemoroid semptomları ve anoskopi bulguları üzerindeki etkinliğini göstermektedir.
Sodyum Pentaborat Bazlı Jel İle Diyabetik Ayak Ülserlerinin Tedavisinin Etkisi: Prospektif, Randomize Kontrollü Klinik Araştırma
Giriş: Kronik diyabetik ayak ülserlerinin iyileşmesi bozulmuş ve mortalite oranları yüksektir, özellikle yaşlı hastalar veya diyabet gibi sistemik hastalıkları olanlarda. Bor, hücre göçünü, çoğalmasını ve iltihabı azaltarak yara iyileşmesini desteklediği gösterilmiştir. Bu çalışma, diyabetik ayak ülserlerinde sodyum pentaborat bazlı topikal jel tedavisinin terapötik etkilerini değerlendirmeyi amaçlamıştır.
Yöntemler: Bu çift kör, randomize kontrollü çalışmada, 18-75 yaşları arasında 161 katılımcı, sodyum pentaborat jeli (tedavi grubu) veya geleneksel bir tedavi (kontrol grubu) almak üzere rastgele atanmıştır. Tedavi, bir ay boyunca günde iki kez uygulanmış ve katılımcılar 25. gün ve iki ayda yeniden değerlendirildi. Ülser şiddeti, Wagner sınıflamasına göre değerlendirilmiştir.
Sonuçlar: Tedavi sonrası, sodyum pentaborat jel grubundaki katılımcılar, kontrol grubuna kıyasla ülser derecesinde önemli bir iyileşme göstermiştir (ayarlanmış ortalama fark: -0.91; p < 0.001). Tedavi grubunun %90.8'i iyileşme gösterirken, kontrol grubunda bu oran %12.2 idi (ayarlanmış oran farkı: 0.008; p < 0.001). Tedavi grubunda nüks görülmezken, kontrol grubunda %40 oranında nüks yaşanmıştır (p < 0.001).Sodyum pentaborat jel, diyabetik ayak ülserlerinin derecesini etkili bir şekilde azaltmakta ve nüksünü engellemektedir.
Boron Tabanlı Jelin, Meme Kanseri Tedavisi Gören Hastalarda Radyasyon Dermatiti Gelişimini Önleyici Etkileri
Bilgi: Radyasyon dermatisi (RD), meme kanseri tedavisi gören hastaların %90'ından fazlasında görülen bir yan etkidir. Bu klinik araştırma, boron bazlı jelin farklı klinik sonuçlar (dermatit, eritem, kuru deskuamasyon, ve nemli deskuamasyon) üzerindeki preventif etkilerini ölçmek amacıyla yapılmıştır.
Sonuçlar: Tedavi sonrası, müdahale grubunda dermatit, eritem, kuru deskuamasyon ve nemli deskuamasyon daha az görülmüştür. Boron bazlı jel, RD'nin çeşitli kategorilerinde önemli bir preventif etkiye sahiptir ve klinik kullanımlar için önerilmektedir.
Yaraların İyileşmesinde Bor Bazlı Jel Kullanımı: Yeditepe Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen in vivo ve in vitro çalışmalar, bor bazlı bir jel ile yara iyileşmesinin etkinliğini araştırmıştır. Bu çalışmalar, borun hücre göçü ve çoğalmasını teşvik etme, iltihaplanmayı azaltma ve doku onarım süreçlerini hızlandırma özelliklerine odaklanmıştır. In vivo çalışmalar, bor bazlı jel tedavisi ile yara iyileşmesinde önemli bir iyileşme sağlandığını göstermiştir. In vitro deneyler ise bu etkileşimlerin hücresel düzeyde biyolojik süreçlere nasıl katkı sağladığını ortaya koymuştur. Bu bulgular, borun yara iyileşmesindeki potansiyel tedavi edici etkilerini desteklemekte ve gelecekteki klinik uygulamalar için önemli bir temel sunmaktadır.
Kanser, her yıl milyonlarca insanı etkileyen ve küresel olarak en büyük sağlık sorunlarından biri olmaya devam eden yıkıcı bir hastalıktır. Her kanser türünün benzersiz olduğunu kabul ederek, her kanser türüne özgü bağışıklık tabanlı tedaviler geliştirmeyi hedefliyoruz. Bi7Tech olarak, çeşitli tümör tipleri için hassas ve etkili tedavi seçenekleri oluşturmak amacıyla ileri teknoloji platformları geliştiriyoruz. Ayrıca, kanser oluşumunu önlemeye yönelik beslenme takviyeleri ve bağışıklık güçlendirici çözümlerle bireylerin sağlığını korumak için adımlar atıyoruz. Yenilikçi yaklaşımımızla, kanser tedavisini yeniden tanımlamayı ve hastalar için daha iyi sonuçlar elde etmeyi amaçlıyoruz. In vivo ve in vitro çalışmalarımız, kolon kanseri, prostat kanseri, servikal kanser ve küçük hücreli akciğer kanseri modelleri üzerinde eşzamanlı olarak devam etmektedir.
Bilgi: Bor, doğada yaygın olarak bulunan bir elementtir. Organizmalar için ana bor kaynağı gıda ve içme suyudur. Son yıllarda, "bor zengini diyetin" insan sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratabileceği öne sürülmektedir. Ancak, daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç vardır.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, artan diyetsel bor alımının bazı biyokimyasal parametreler üzerindeki etkisini incelemektir.
Materyal ve Yöntemler: On üç sağlıklı kadın, rutin diyetlerine göre bir ay boyunca 10 mg daha fazla bor içeren diyetler tüketmiştir. Bu bor alımı, kuru meyveler, avokado ve kuruyemişler gibi bor zengini gıdaların diyetlerine eklenmesiyle sağlanmıştır. Bazı biyokimyasal ve hematolojik parametreler, bor zengini diyet öncesi ve sonrası alınan kan, idrar ve tükürük örneklerinde belirlenmiştir.
Bulgular: Serum, tükürük ve idrardaki bor konsantrasyonları sırasıyla 1.3, 1.7 ve 6.0 kat artmıştır. Klinik olarak en önemli değişiklik, lipid profilinde bulunmuştur. Serum toplam, LDL, VLDL kolesterol ve trigliserit seviyeleri önemli ölçüde azalmıştır. Vücut ağırlığı, vücut yağ ağırlığı ve Vücut Kitle İndeksi de azalmıştır. Serum TSH ve tükürük tampon kapasitesinde de önemli değişiklikler gözlemlenmiştir.
Sonuç: Diyet yoluyla bor alımının artırılması, lipid metabolizması, obezite ve tiroid metabolizması üzerinde faydalı etkilere katkı sağlayabilir; tükürükteki bor, serum borunu yansıtabilir; bor, diş hekimliğinde karistatik ajan olarak kullanılabilir. Bor zengini gıdalarda bulunan diğer beslenme faktörlerinin (lif, potasyum, demir, A vitamini ve E vitamini gibi) etkilerde rol oynamış olabileceği düşünülmektedir. Bilgimiz dahilinde, bu çalışma, bor alımının gıda yoluyla arttırıldığı ilk klinik çalışmadır.
Bilgi: Alzheimer hastalığı (AD), bilişsel gerileme, hafıza kaybı ve mantık yürütme bozukluğu ile karakterize edilen, kronik ve ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır. Yaşlılarda demansın başlıca nedenidir ve amiloid-beta plakları ile nörofibriler yumakların patolojik birikimi ile işaretlenir. Bu patolojik değişiklikler, yaygın nöronal hasara yol açarak günlük işlevselliği ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler.
Amaç: Bu kapsamlı inceleme, Alzheimer hastalığının epidemiyolojisi, risk faktörleri, klinik sunumu, tanıdaki gelişmeler, yönetim stratejileri, bakım zorlukları ve yeni tedavi girişimlerini keşfetmeyi amaçlamaktadır.
Yöntemler: PubMed, MEDLINE, Cochrane Library ve Scopus gibi çeşitli elektronik veri tabanlarında Mayıs 2024'e kadar yapılan sistematik bir literatür taraması gerçekleştirilmiştir. Arama stratejisi, "Alzheimer hastalığı", "epidemiyoloji", "risk faktörleri", "semptomlar", "tanı", "yönetim", "bakım", "tedavi" ve "yeni tedavi yöntemleri" gibi anahtar kelimeler ve Medikal Konu Başlıkları (MeSH) terimleri kullanılarak yapılmıştır.
Bulgular: AD, apolipoprotein E (APOE) ε4 aleli gibi genetik yatkınlıklar ile diyet, fiziksel aktivite ve bilişsel etkileşim gibi değiştirilebilir çevresel faktörlerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Tanı yaklaşımları, nörogörüntüleme tekniklerindeki (MRG, PET) ve biyomarker analizindeki gelişmelerle evrimleşmiş, erken tanı ve müdahaleye olanak tanımıştır.
Sonuç: AD'nin yönetimi, semptomatik rahatlama sağlasa da hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayan kolinesteraz inhibitörleri ve NMDA reseptör antagonisti gibi farmakolojik tedavileri içermektedir. Amyloid-beta ve tau hedefli tedaviler, gen tedavisi ve immünoterapiler, hastalık modifikasyonu için potansiyel sunmaktadır. Bakıcıların kritik rolü vurgulanmış, çünkü onlar duygusal, fiziksel ve finansal açıdan büyük yükler taşımaktadır. Bakıcıların daha iyi sonuçlar elde etmeleri için destek programları, iletişim stratejileri ve eğitim müdahaleleri gereklidir.
Bor, meyveler, yapraklı sebzeler ve kuruyemişler gibi gıdalarda bulunan bir iz mineraldir ve kemik sağlığı üzerindeki potansiyel rolü araştırılmıştır. Bazı araştırmalar, borun kemik mineral yoğunluğunu etkileyebileceğini ve kemik metabolizmasında rol oynayabileceğini göstermektedir. Örneğin, postmenopozal kadınlar üzerinde yapılan bir pilot çalışma, günlük 3 mg bor takviyesi almanın idrarla kalsiyum atılımını önemli ölçüde azalttığını ve bu durumun kemik sağlığı için faydalı olabileceğini ortaya koymuştur.Başka bir inceleme, bor takviyesinin kalsiyum, D vitamini ve cinsiyet steroid hormonu metabolizmasını modüle ederek kemik sağlığını olumlu yönde etkileyebileceğini vurgulamıştır. İnceleme, günlük 3 mg bor alımının kemik mineral yoğunluğunu korumaya yardımcı olabileceğini önermektedir.Bi7Tech, bor bazlı formülasyonların kemik sağlığı üzerindeki koruyucu etkilerini araştırmak için klinik araştırmalar başlatmıştır. Çalışmalarımız, borun osteoporoz ve diğer kemikle ilgili durumların önlenmesindeki potansiyelini değerlendirerek, kemik sağlığını korumaya yönelik etkili önleyici stratejilerin geliştirilmesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Sodyum Pentaborat Formülasyonunun Hemoroid Hastalığındaki Etkinliği: Randomize, Çift Kör, Plasebo Kontrollü Klinik Araştırma
Özet: Borun topikal uygulaması, yara iyileşmesini önemli ölçüde hızlandırmakla ilişkilendirilmiştir. Derin yaralarda %3 borik asit kullanımı, yara iyileşmesine önemli ölçüde katkı sağlamakta ve yoğun bakımda yatış süresini kısaltmaktadır. Bu çalışmanın amacı, sodyum pentaborat pentahidrat içeren topikal jelin, 1-3 dereceli hemoroidlerden kaynaklanan yaraların tedavisindeki terapötik etkisini değerlendirmektir.
Yöntemler: Bu randomize, çift kör, plasebo kontrollü çalışmada, 206 uygun hasta üzerinde %3 sodyum pentaborat pentahidrat içeren topikal jel uygulanmıştır. Hastalar, sodyum pentaborat pentahidrat veya plasebo jel olmak üzere iki gruptan rastgele birine atanmış ve 4 hafta boyunca ilgili jeli almışlardır. Hemoroid semptom şiddeti, hemoroid derecesi ve anoskopi bulguları, deneme öncesi ve sonrası karşılaştırılmıştır.
Sonuçlar: Müdahaleden önce semptom şiddeti (p > 0.05) ve anoskopi bulguları (p = 0.815) iki grup arasında benzerdi. Müdahale sonrası, müdahale grubundaki hastaların çoğunluğu, plasebo grubuna kıyasla anal kaşıntıda azalma yaşadı [ayarlanmış ortalama fark (aMD) %95 CI: -1.98 (−2.2 ile −1.8), p = 0.007]. Ayrıca, dinlenme ağrısı [aMD (95% CI): -1.37 (−1.6 ile −1.1), p = 0.015], defekasyon sırasındaki ağrı [aMD (95% CI): -2.19 (−2.4 ile −2.0), p = 0.005], anüste kitle hissi (aMD (95% CI): -0.71 (−1.2 ile −0.2), p = 0.011), defekasyon sırasında kanama (41.7% vs. 66.9%, p = 0.027) ve hemoroid derecesi (p < 0.001) müdahale grubunda plasebo grubuna göre daha düşüktü.Bulgularımız, çalışılan jelinin hemoroid semptomları ve anoskopi bulguları üzerindeki etkinliğini göstermektedir.
Sodyum Pentaborat Bazlı Jel İle Diyabetik Ayak Ülserlerinin Tedavisinin Etkisi: Prospektif, Randomize Kontrollü Klinik Araştırma
Giriş: Kronik diyabetik ayak ülserlerinin iyileşmesi bozulmuş ve mortalite oranları yüksektir, özellikle yaşlı hastalar veya diyabet gibi sistemik hastalıkları olanlarda. Bor, hücre göçünü, çoğalmasını ve iltihabı azaltarak yara iyileşmesini desteklediği gösterilmiştir. Bu çalışma, diyabetik ayak ülserlerinde sodyum pentaborat bazlı topikal jel tedavisinin terapötik etkilerini değerlendirmeyi amaçlamıştır.
Yöntemler: Bu çift kör, randomize kontrollü çalışmada, 18-75 yaşları arasında 161 katılımcı, sodyum pentaborat jeli (tedavi grubu) veya geleneksel bir tedavi (kontrol grubu) almak üzere rastgele atanmıştır. Tedavi, bir ay boyunca günde iki kez uygulanmış ve katılımcılar 25. gün ve iki ayda yeniden değerlendirildi. Ülser şiddeti, Wagner sınıflamasına göre değerlendirilmiştir.
Sonuçlar: Tedavi sonrası, sodyum pentaborat jel grubundaki katılımcılar, kontrol grubuna kıyasla ülser derecesinde önemli bir iyileşme göstermiştir (ayarlanmış ortalama fark: -0.91; p < 0.001). Tedavi grubunun %90.8'i iyileşme gösterirken, kontrol grubunda bu oran %12.2 idi (ayarlanmış oran farkı: 0.008; p < 0.001). Tedavi grubunda nüks görülmezken, kontrol grubunda %40 oranında nüks yaşanmıştır (p < 0.001).Sodyum pentaborat jel, diyabetik ayak ülserlerinin derecesini etkili bir şekilde azaltmakta ve nüksünü engellemektedir.
Boron Tabanlı Jelin, Meme Kanseri Tedavisi Gören Hastalarda Radyasyon Dermatiti Gelişimini Önleyici Etkileri
Bilgi: Radyasyon dermatisi (RD), meme kanseri tedavisi gören hastaların %90'ından fazlasında görülen bir yan etkidir. Bu klinik araştırma, boron bazlı jelin farklı klinik sonuçlar (dermatit, eritem, kuru deskuamasyon, ve nemli deskuamasyon) üzerindeki preventif etkilerini ölçmek amacıyla yapılmıştır.
Sonuçlar: Tedavi sonrası, müdahale grubunda dermatit, eritem, kuru deskuamasyon ve nemli deskuamasyon daha az görülmüştür. Boron bazlı jel, RD'nin çeşitli kategorilerinde önemli bir preventif etkiye sahiptir ve klinik kullanımlar için önerilmektedir.
Yaraların İyileşmesinde Bor Bazlı Jel Kullanımı: Yeditepe Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen in vivo ve in vitro çalışmalar, bor bazlı bir jel ile yara iyileşmesinin etkinliğini araştırmıştır. Bu çalışmalar, borun hücre göçü ve çoğalmasını teşvik etme, iltihaplanmayı azaltma ve doku onarım süreçlerini hızlandırma özelliklerine odaklanmıştır. In vivo çalışmalar, bor bazlı jel tedavisi ile yara iyileşmesinde önemli bir iyileşme sağlandığını göstermiştir. In vitro deneyler ise bu etkileşimlerin hücresel düzeyde biyolojik süreçlere nasıl katkı sağladığını ortaya koymuştur. Bu bulgular, borun yara iyileşmesindeki potansiyel tedavi edici etkilerini desteklemekte ve gelecekteki klinik uygulamalar için önemli bir temel sunmaktadır.
Kanser, her yıl milyonlarca insanı etkileyen ve küresel olarak en büyük sağlık sorunlarından biri olmaya devam eden yıkıcı bir hastalıktır. Her kanser türünün benzersiz olduğunu kabul ederek, her kanser türüne özgü bağışıklık tabanlı tedaviler geliştirmeyi hedefliyoruz. Bi7Tech olarak, çeşitli tümör tipleri için hassas ve etkili tedavi seçenekleri oluşturmak amacıyla ileri teknoloji platformları geliştiriyoruz. Ayrıca, kanser oluşumunu önlemeye yönelik beslenme takviyeleri ve bağışıklık güçlendirici çözümlerle bireylerin sağlığını korumak için adımlar atıyoruz. Yenilikçi yaklaşımımızla, kanser tedavisini yeniden tanımlamayı ve hastalar için daha iyi sonuçlar elde etmeyi amaçlıyoruz. In vivo ve in vitro çalışmalarımız, kolon kanseri, prostat kanseri, servikal kanser ve küçük hücreli akciğer kanseri modelleri üzerinde eşzamanlı olarak devam etmektedir.
Bilgi: Bor, doğada yaygın olarak bulunan bir elementtir. Organizmalar için ana bor kaynağı gıda ve içme suyudur. Son yıllarda, "bor zengini diyetin" insan sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratabileceği öne sürülmektedir. Ancak, daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç vardır.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, artan diyetsel bor alımının bazı biyokimyasal parametreler üzerindeki etkisini incelemektir.
Materyal ve Yöntemler: On üç sağlıklı kadın, rutin diyetlerine göre bir ay boyunca 10 mg daha fazla bor içeren diyetler tüketmiştir. Bu bor alımı, kuru meyveler, avokado ve kuruyemişler gibi bor zengini gıdaların diyetlerine eklenmesiyle sağlanmıştır. Bazı biyokimyasal ve hematolojik parametreler, bor zengini diyet öncesi ve sonrası alınan kan, idrar ve tükürük örneklerinde belirlenmiştir.
Bulgular: Serum, tükürük ve idrardaki bor konsantrasyonları sırasıyla 1.3, 1.7 ve 6.0 kat artmıştır. Klinik olarak en önemli değişiklik, lipid profilinde bulunmuştur. Serum toplam, LDL, VLDL kolesterol ve trigliserit seviyeleri önemli ölçüde azalmıştır. Vücut ağırlığı, vücut yağ ağırlığı ve Vücut Kitle İndeksi de azalmıştır. Serum TSH ve tükürük tampon kapasitesinde de önemli değişiklikler gözlemlenmiştir.
Sonuç: Diyet yoluyla bor alımının artırılması, lipid metabolizması, obezite ve tiroid metabolizması üzerinde faydalı etkilere katkı sağlayabilir; tükürükteki bor, serum borunu yansıtabilir; bor, diş hekimliğinde karistatik ajan olarak kullanılabilir. Bor zengini gıdalarda bulunan diğer beslenme faktörlerinin (lif, potasyum, demir, A vitamini ve E vitamini gibi) etkilerde rol oynamış olabileceği düşünülmektedir. Bilgimiz dahilinde, bu çalışma, bor alımının gıda yoluyla arttırıldığı ilk klinik çalışmadır.
Bilgi: Alzheimer hastalığı (AD), bilişsel gerileme, hafıza kaybı ve mantık yürütme bozukluğu ile karakterize edilen, kronik ve ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır. Yaşlılarda demansın başlıca nedenidir ve amiloid-beta plakları ile nörofibriler yumakların patolojik birikimi ile işaretlenir. Bu patolojik değişiklikler, yaygın nöronal hasara yol açarak günlük işlevselliği ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler.
Amaç: Bu kapsamlı inceleme, Alzheimer hastalığının epidemiyolojisi, risk faktörleri, klinik sunumu, tanıdaki gelişmeler, yönetim stratejileri, bakım zorlukları ve yeni tedavi girişimlerini keşfetmeyi amaçlamaktadır.
Yöntemler: PubMed, MEDLINE, Cochrane Library ve Scopus gibi çeşitli elektronik veri tabanlarında Mayıs 2024'e kadar yapılan sistematik bir literatür taraması gerçekleştirilmiştir. Arama stratejisi, "Alzheimer hastalığı", "epidemiyoloji", "risk faktörleri", "semptomlar", "tanı", "yönetim", "bakım", "tedavi" ve "yeni tedavi yöntemleri" gibi anahtar kelimeler ve Medikal Konu Başlıkları (MeSH) terimleri kullanılarak yapılmıştır.
Bulgular: AD, apolipoprotein E (APOE) ε4 aleli gibi genetik yatkınlıklar ile diyet, fiziksel aktivite ve bilişsel etkileşim gibi değiştirilebilir çevresel faktörlerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Tanı yaklaşımları, nörogörüntüleme tekniklerindeki (MRG, PET) ve biyomarker analizindeki gelişmelerle evrimleşmiş, erken tanı ve müdahaleye olanak tanımıştır.
Sonuç: AD'nin yönetimi, semptomatik rahatlama sağlasa da hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayan kolinesteraz inhibitörleri ve NMDA reseptör antagonisti gibi farmakolojik tedavileri içermektedir. Amyloid-beta ve tau hedefli tedaviler, gen tedavisi ve immünoterapiler, hastalık modifikasyonu için potansiyel sunmaktadır. Bakıcıların kritik rolü vurgulanmış, çünkü onlar duygusal, fiziksel ve finansal açıdan büyük yükler taşımaktadır. Bakıcıların daha iyi sonuçlar elde etmeleri için destek programları, iletişim stratejileri ve eğitim müdahaleleri gereklidir.
Bor, meyveler, yapraklı sebzeler ve kuruyemişler gibi gıdalarda bulunan bir iz mineraldir ve kemik sağlığı üzerindeki potansiyel rolü araştırılmıştır. Bazı araştırmalar, borun kemik mineral yoğunluğunu etkileyebileceğini ve kemik metabolizmasında rol oynayabileceğini göstermektedir. Örneğin, postmenopozal kadınlar üzerinde yapılan bir pilot çalışma, günlük 3 mg bor takviyesi almanın idrarla kalsiyum atılımını önemli ölçüde azalttığını ve bu durumun kemik sağlığı için faydalı olabileceğini ortaya koymuştur.Başka bir inceleme, bor takviyesinin kalsiyum, D vitamini ve cinsiyet steroid hormonu metabolizmasını modüle ederek kemik sağlığını olumlu yönde etkileyebileceğini vurgulamıştır. İnceleme, günlük 3 mg bor alımının kemik mineral yoğunluğunu korumaya yardımcı olabileceğini önermektedir.Bi7Tech, bor bazlı formülasyonların kemik sağlığı üzerindeki koruyucu etkilerini araştırmak için klinik araştırmalar başlatmıştır. Çalışmalarımız, borun osteoporoz ve diğer kemikle ilgili durumların önlenmesindeki potansiyelini değerlendirerek, kemik sağlığını korumaya yönelik etkili önleyici stratejilerin geliştirilmesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Biyoteknoloji
BI7TECH modern biyoteknoloji yöntemleri ile, ulusal varlıkları teknolojiyle değerlendirip, insan sağlığını gözeterek, yaşamın her alanında yaşam kalitesine en üst düzeyde katkı sağlayacak ürünler geliştirmektedir.
İnovasyon
BI7TECH inovasyonun itici gücü ile yaşamın her anında daha güzel bir gelecek sağlamak için, geliştirilip, farklılaştırılmış patentli ürünlerle yaratıcı çözümler sunmaktadır.
AR-GE
Ülkemizin en güçlü üniversitelerinden Yeditepe Üniversitesi tarafından, yüksek donanımlı laboratuvarlarda gerçekleştirilen araştırmalar ve klinik çalışmalar ile elde edilen sonuçlar BI7TECH tarafından ticari ürüne dönüştürülmektedir.
Sağlık
BI7TECH bireyin fiziksel çevresindeki tüm sistem ve yapıları dikkate alarak, sosyal ve ekonomik olarak verimli yaşam sürmesini sağlayacak tüm kaynakları sunmaktadır. Birey ve toplum sağlığı ile refahı öncelikli hizmet anlayışıdır.





